İklim değişimini kendi coğrafyamız da dahil her geçen yıl daha belirgin yaşıyoruz ve gözle görülür bu değişime olan farkındalık da artıyor, ancak yine de yeterli değil. Zira iklim değişimi ve sonuçları ne toplumların farkında olduğu kadar ne de bilim insanlarının keşfettikleri kadar. İklim değişimi o kadar kapsamlı ki tahmin edemeyeceğimiz, ancak yaşadığımızda fark edebildiğimiz büyük zararları olabilen bir olgu. Örneğin birazdan üzerine konuşacağımız konumuz buna bir örnek. Küresel ısınmaya ve onun sonuçlarından biri olan iklim değişimine karşı dünyanın en hassas bölgelerinden biri kutuplar. Tabii kutuplar deyince akla ilk erimesi ve dünyaya etkileri geliyor akla, ama bunun yanında ve ötesinde bölgedeki yerleşik yaşama tehdit oluşturan noktalar var. Örneğin Permafrost. Tabi tehdit olan nokta bu değil. Permafrost, kutupların toprağı, açılımı da donmuş toprak. Oradaki iklim şartlarına uygun olarak toprak donarak şekillenmiş ve doğal olarak buradaki topluluklar ve altyapılar da bu toprak üzerine kurulu. Tehdit olan kısım şu: Bu toprak binlerce yıldır stabil, o koskoca Kuzey Kutbu’nu bir arada tutacak kadar güçlü bir yapıda, bu yüzden üzerinde yaşamaya elverişli. Ancak son yıllarda küresel sıcaklıkların daha da artışıyla bu topraklar çözünmeye başladı, bu da üzerindeki evlerin, binaların çöküşüne, yolların parçalanmasına neden oluyor. Hiç aklına gelmiş miydi? Bilimsel olarak da yaşanan hadiselerle konu araştırmaya alındı. Yeni bir araştırmaya göre, permafrostların (donmuş toprakların) erimesi-çözünmesi Kuzey Kutbu’nun altyapısına ciddi zarar verebilir ve bu da yaklaşık 3.6 milyon insanı etkileyebilir. Nature Communications’ta yayımlanan bir çalışma, Kuzey Kutbu’nda altyapının yaklaşık %70’inin permafrost üzerinde inşa edildiğini söylüyor. Ve bu altyapının içinde evler, hastaneler, yollar, tren yolları, sanayi bölgeleri var. Kısacası, konu hiç de kulak ardı edilecek bir durumda değil ne yazık ki. Kuzey Kutbu’nda permafrost üzerinde yaşayan nüfusun ¾’ü -ki bu yaklaşık 3.6 milyon insana tekabül ediyor- gelecek 30 yılda bu durumdan zarar görecek. Paris Antlaşması’ndaki iklim hedefleri başarılı olsa bile, Kuzey Kutbu’nun büyük bir kısmında bu çözünme yaşanacak. Kaldı ki, IPCC (Hükümetler Arası İklim Değişimi Paneli) küresel sıcaklığın 2080’e kadar 3.5 °C’nin bile üzerine çıkacağını söylüyor. Dolayısıyla 2 °C hedefi baya geride kaldı gibi. Kutuplara geri döneceğim, bu araya bir parantez açayım; bizim bulunduğumuz enlemler 1,5 dereceden sonra iklim değişiminden dramatik seviyelerde etkileniyor, çıkması beklenen küresel sıcaklık artışı 3,5 derecenin üstü, 4 dereceyi bulması.
Konuya geri döndük; Yalnız permafrost da değil, Rusya’nın kuzeydeki petrol ve gaz sondaj sahalarının yaklaşık yarısı, az önce bahsettiğimiz riskli bölgede yer alıyor. Bu da Rusya nüfusunun yaklaşık %20’sinin ve ekonomisinin etkileneceği anlamına geliyor. Çünkü bu kesimin geliri Kuzey Kutup Dairesi’nin kuzeyinden sağlanıyor.
Az önce bahsettiğim istatistikleri sağlayan çalışmada, daha önceki incelemelere kıyasla daha yüksek bir çözünürlük kullanılmış. Bu da, verilerin daha sağlam ve gerçek olduğunu gösteriyor. Ve permafrostun nasıl eridiğini incelendiğinde önceki katı, donuk yapısından ziyade toprak-su karışımı, daha çamurlu bir yapıya dönüştüğü görülmüş. Sonuç olarak bu gerçekler diyor ki, zeminin yumuşamasıyla buradaki evler ve diğer binaların altyapısı hasar görecek ve belki milyonlarca insan bu alanda da evsiz kalacak. Kuzey Kutbu aslında zaten Sanayi Devrimi’nden dolayı 1 derecelik artış gösteren küresel sıcaklığın etkileriyle başa çıkmaya çalışıyordu. Kastım şu; kutuplar küresel ölçekli ortalamadan daha hızlı ısınıyor, ısınma farkı diğer yerlerden daha büyük. Yani bu durum onun için çok yeni sayılmaz ancak zaman geçtikçe ve küresel sıcaklık artışına çözüm bulmadıkça vaziyet daha kötüye gidiyor. Dolayısıyla burada ya altyapının çöküşüne ya da buradaki yaşam tarzının değişmesine yol açacak, adapte olmaya, değişiklik yapmaya zorlayacak, hatta göç etmeye bile zorlayacak. Biliyorsunuz, deniz sularının ısınmasıyla çoğu deniz türü habitatını değiştiriyor, balıkların büyük bir kısmı kuzeye göç ediyor. Aynı onlarda olduğu gibi artık bu göç durumu insana da dokunacak.
En kötü etkilerin Rusya ve Kuzey Avrupa’da gerçekleşeceği ön görülüyor. Ama tabi hep söylediğimiz gibi dünyanın bir yerinde olan şey yalnızca orada kalmıyor, tamamını etkileyecek şekilde doğrudan ya da dolaylı fayda veya zararları oluyor. Üstelik atmosferin çok uzun zamandır maruz kaldığı fazla karbondioksiti dengelemesi çok uzun süreceği için dünya tüm karbon emisyonlarını yarın durdursa bile ısınma yıllarca devam edecek. Atmosfer ve okyanusların bir refleks süresi var, bu da yaklaşık 40-50 yılı bulabiliyor. Bu da bize gelecek 50 yılın iklim değişimine rezerve olduğunu, bugün frene bassak kamyonun 50 yıl sonra duracağını söylüyor. Aslında bu bulgular, insanların Kuzey Kutbu’nu çoktan tahrip ettiğine ve bu değişikliklere mümkün olduğu kadar çabuk adapte olmak gerektiğine işaret ediyor.
Çoooook ama çok başka bir nokta daha var: Permafrostlar, gezegenimizin en büyük CİVA deposu. Ne kadar biliyor musunuz? Bütün atmosfer, topraklar ve okyanuslarda bulunan ağır metalleri toplayın, sonra 2 ile çarpın, hepsinin toplamının iki katına eş değer demek. Muazzam bir miktardan bahsediyoruz. 2100 yılına kadar permafrostun çözünme miktarı için tahminler de %30 ile 90 arasında gösteriyor. Yani en az çözünme %30. Ve bildiğiniz üzere cıva zehirli bir metal, başta beyin olmak üzere çoğu organa zarar verebilecek tehlikeli bir madde kendisi. Donmuş toprakların erimesiyle de havaya, sulara karışması da an meselesi oluyor tabiatıyla.
Finlandiya’da, permafrostun çözünmeye başladığı kısımlarda yolda dalgalanmaların gerçekleştiği bir karayolu. JAN HJORT
Biliyorum, negatif şeylerden bahsettik hep ama olumsuzlukları es geçmek yerine konuşarak zararı kaldırmak yada en aza indirmek de aslında artıya geçmek olarak değerlendirilmeli. Evin bütçesinde geliri artırmanın yanında gereksiz giderleri de ortadan kaldırmak total bütçeyi artırmak demek ☺ Ayrıca tüm bun bizim sebep olduğumuz şeyler, bu yüzden çözümü de yine bizde, eğer geç kalmadıysak eğer. İşte çözümü buradan başlatalım, ihtiyacımızın üzerinde tüketmeyelim. Bol oksijenli, az karbonlu yeni yıllar diliyorum